İŞTE BENİM ASOSYAL DÜNYAMIN DİĞER UNSURLARI

http://www.facebook.com/Volkangucluerr



25 Ocak 2013 Cuma

Maymunum Olur Musun?

https://www.youtube.com/watch?v=E7NiyjQOH08

     Linkte görmüş olduğunuz videodan esinlenerek bu yazıyı yazmaya karar verdim. İlham kaynağım olan bu videoya ve videoyu hazırlayanlara teşekkür eder, saygılarımı sunarım.

     Şaşalı yaşamlar, göz kamaştırıcı hayat standartları, maddiyatın maneviyata egemen olduğu düşünce tabuları insanların hep özendiği, olmak istediği şeylerin başında gelmektedir. Haksız da değil hani. Kim istemez ki ünlü olmayı, insanlarımız da demez mi hem " bu devirde ya popçu olcan, ya topçu" diye eğer ki futbola kabiliyeti yoksa bir insanın üzgünüm ki elimizde tek bir seçenek kalıyor: popçu olmak. Bu yüzden de bir ara şarkı, türkü yarışmaları patlamıştı. Sesi iyi ve kötü fark etmeksizin, eline mikrofonu alan soluğu yarışmanın olacağı yerde alıyordu. Jüriye kendini beğendirmeye çalışan, sırf o jürinin karşısına geçmek için bile saatlerce bekleyen izdihamsı insan kalabalıkları vardı. Jüriden evet oyunu alamayanların da jüriyle olan o güzelim kavgalarını izlemek yarışmanın magazini gibi birşeydi. Evet oyunu alanlar da bir sonraki elemeye, bir sonraki diye diye sayısız eleme sonucu terler akıta akıta İstanbul'a gitmeye hak kazanıyordu. Neyse, yarışma ismini Popstar yapmanında cezbedici bir tarafı da yadsınamaz bir gerçek. Sen gitmişsin yarışmaya 'popçu olmak' için sonra sana star sıfatını da yaftalıyorlar ohoo duyan hemen kendini Kaf dağı etrafında görmeye başlıyor. 3-4 sezon popstar çılgınlığı devam etti, sonrada bu çılgınlık popstar alaturka olarak devam etti popun yerini türkü aldı ama popstar olma hayali insanların aklından hiç bir zaman gitmedi. Yarışmanın birden parlayıp, sonrada unutulanlar kutusuna attığımız medyazedeleri popstar'dan Reyhan, Bayhan, Tarık, Barış, Firdevs ve bu furyaya katılmış sayısız koyun, belki bende bir gün ünlü olursam diye gelen onlarca sefil...

     Bizim insanımız yaratıcıdır, durmaz yerinde hep yeni şeyler üretir. Bu zeka ürününün doruk noktası denilebilecek televizyon fenomeni yarışmalar yapıldı. Eskilere yüzümüzü çevirirsek yarışmaların şahı olan ve o dönemdeki televizyon rayting rekortmeni 'BBG' ve 'Gelinim olur musun?' yarışmaları.. İnsanımız yaratıcı olduğu kadar da meraklıdır da. Kim ne yaptı, ne dedi, nasıl yaptı, kim vardı türevi soruları sormayı ve bunları kendince cevaplamayı sever. Tam da bu noktada televizyon sektörü durun siz kaygılanmayın, yorulmayın sadece oturun televizyonun karşısına ve izleyin bu yarışmayı dedi. İnsanlara yabancı gelen bu format öncekilerden farklı olduğu halde az zamanda sıkı fanatikler yarattı. İnsanlar televizyon başından kalkmadan sabah akşam bu yarışmalarla haşır neşir oldu. Kafaları meşgul eden iş, güç unutuldu, yerine bu yarışma odak noktası oldu.Yeri geldi ev parası düşünülmeden desteklediği yarışmacı birinci olsun diye fütursuzca oylar kullanıldı, yeri geldi yarışmacının duygusuna göre hareket edildi o ağladı diye üzüldü, o güldü diye mutlu oldu. Bu derece abartı yaşadık, ama kafamızı sanal bir şeyle doldurmayı da başardık belki de 'zordan kurtulma' kaçışı olarak bu yarışmayı gördük. Hele hele evlendirme yarışmaları tam bombaydı. Gelinler, kaynanalar, damatlar koca Türkiye'de bulamadığı talibi sınırlı sayıda insan ve zaman içinde bir evinde içinde buldu, sevdi, beğendi, hatta evlenen bile oldu ama yarışmanın vaat ettiği hediyeleri aldıktan sonra boşandı. Bu tür yarışmaları birden patlayıp, sonradan da unutulanların kuşkusuz bir numarası Semra Hanım, Caner ve Tülin ve bunun gibi niceleri...

     Baktı yapımcılar bu tür yarışmalar tutuluyor 'ünsüzler' bile bu başarıyı yaptıysa neden 'ünlü'leri de içeren program yapmalım diye sonra ver elini Meriç Erkan - Ahu Tuğba ve Banu Alkan - Murat Taşdemir çiftlerine. Yarışma formatında olmayıp, bir eve tıkıp, bunların 7/24 hayatlarına konuk olmaya. İnsanlar sabah ne yediler, ne konuştular bütün detaylarıyla bunlarla ilgilenmeye başladılar. Baktılar böyle olmuyor sabah kuşağı programları da bunlardan nemalandılar. Hal böyle olunca bu 2 çift oldular bize medya şahı. Bunların katılmadığı program, yarışma, dizi kalmadı. Medyanın vazgeçilmezleriydi bir zamanlar. Hele Meriç Erkan'ın Ahuuuuu diye bağırışı hala aklımda o videoyu açar açar gülerim. Gülmek için doğru adres bu 2 çift.

Gelelim madalyonun diğer yüzüne.

     İzlediğim bir film aklıma geldi bu nokta da film de bu tür bir yarışmaya yarışmacı arıyorlardı. Yarışmacılar geliyor elemelere mülakata katılıp soru - cevap yapıyorlardı. İlki "çok naziğimdir, ses çıkarmam." filan diyor, bir sonraki geliyor her gün kavga çıkarırım, ağzım bozuktur, iyi oyunculuk yaparım diyor. Sonradan da bunu alıyorlar ve bu birinci oluyor. Neyse buradan yola çıkarsak aslında doğru değil mi bütün yarışmacılardaki alkışlanacak oyunculukların kaynağı.

     Medya uçsuz bucaksız sonsuz bir derya... Piyon seçmedeki üstün becerilerini göze alırsak önünde eğilmek içten bile değil. Aklıma gelen ilk olarak Semra Hanım. Kadın ünlendi, program filan sunmaya başladı hayatı değişti, para kazanmaya başladı ama ün ters tepti, bir baktık oğlu bir otel odasında uyuşturucu komasında ölü bulundu, Yarışmacılardan Sinem (Semra Hanımın müstakbel gelini) fuhuş operasyonunda yakalandı. Hele evlendirme programları içler acısı. Caner'in programda kafasında bardak kırma şovu(!), yarışma boyunca sürekli alkışlanacak acılı seven oğlan tiyatrosu. Evlenene verilen ödülü almak için evlenenleri görmek korkunç manzaralar örneği. Yaşını başını almış ünlülerin medya soytarısı olmalarına gelirsek insanların gözünde zorluklarla sağladığı saygıyı anında yerle bir ediyorlar. Son zamanların medya oyunlarını ele alırsak; Mehmet Ali Erbil'in yalakaları başlı başına bir kategori. Ne insanlar televizyon ekranında bir dakikacık olsa bile görünmek için ne hallere bürünüyor, ne laflar işitiyor umurlarında bile değil. Hele bir programında M.Ali Erbil bir yalakasının pantolonunu aşağı indiriyor da sonra yayını yayından kaldırılıyordu. Survivor Taner desen ayrı bir soytarı yapmadığı kalmadı bir ara denildi, akıllarda yaptığı uçarı kaçarı hareketleri kaldı güldük, onu da gömdük. Bu maymunları hayata geçirmek konusunda Okan Bayülgen'in de ayrı bir yeri var onun için de bir kategori oluştursak yeridir. Aklıma gelen yarattığı, himayesindeki soytarıları Feyyaz, Nahide Ekengil... Nahide aptal sarışının kumral versiyonuydu resmen. Bakmayın şu anki başarısına, çizgisine. Ne günlerden geldi. O günlerin ekmeğini yemek de ayrı bir (!) kabullenilecek durum. Şu da bir gerçek ki bu tür insanlar o yarışmaları, programları izlettiriyor. Onun içinde bunlar hep olacak, ama farklı yüzler, farklı isimlerle...